4 Ekim 2010 Pazartesi

Arequipa / PERU

Güzel olduğunu duymuştum ama böylesini beklemiyordum aslında. Buralara özgü bir güzellik değil daha çok Avrupalı hatta pek çok Avrupa şehrini kat kat sollar. “Blanca Ciudad” yani beyaz şehir. Volkanik beyaz taşlar kullanıldığı için gece gündüz ayrı parlıyor. 2000 senesinde UNESCO Miras listesine alınmış.  Yerleşim olarak kullanılışı MÖ 10000lere uzanıyor ama görkemli bir şehre dönüşmesi 1540 da Francisco Pizarro denilen zahtı şahanenin emriyle olmuş. Bu İspanyolun rütbesini bilmiyorum ama önemli bir zat ki emriyle böylesine bir şehir kurulmuş.
Önce politik dedikodular: Arequipalılar kendilerini Peru’dan ayrı ve özel görürmüş. Başkent Lima’yla tarih boyunca sürekli didişmişler. 1950’de öğrenciler greve gitmiş ve polis üstlerine ateş açıp pek çoğunu öldürmüş. 23 Haziran 2001 de büyük bir deprem olmuş. Şehir epey hasar görmüş. Deprem uluslar arası kaynaklarda 7.9 olarak duyurulurken Peru içinde 6.9 olarak ilan edilmiş çünkü kanunda 7.0  ve üzeri deprem yaşayanların borçları siliniyormuş. Lima Arequipa’ya böylece bir ceza vermek istemiş. Deprem sonrası bozulan ekonomik durum yüzünden pek çok kişi başka şehir veya ülkeye gitmek durumunda kalmış..
Benim izlenimim; Kaliteli alışveriş merkezleri, lüks lokanta ve kafeleri, cezbedici eğlence mekanları.. insanların giyim kuşamı, arabalar evler, genel hal ve tavırlar oldukça medeni, varlıklı ve kültürlü. Peru’nun diğer büyük şehirlerini henüz görmedim ama bu kıta içindeki hoş ve varlıklı şehirlerden biri olarak göründü bana. 
Buralarda her yerleşimin bir ana meydanı oluyor. “Plaza de Armas” Bir köşesinde kilise veya katetral, diğer köşesinde hükümet binası, ortada fiskiye, oturma bankları ve kuşlar..sürekli yem atıldığı için besili besili ayaklarınızın altında dolaşıyorlar. Genelde gündüz-gece meydan aktif oluyor. Küçük büyük hemen hemen her şehirde aynı. Boyut ve binaların şekli değişiyor.
Arequipa için de aynısı geçerli. Özelliği binaların yapıldığı volkanik taşlar oya gibi işlenmiş. Gerçekten güzeller ama aynı zamanda abartı ve şaşaa insanı rahatsız edecek boyutta. Pek çok yerde bu ne görgüsüzlük diye düşündüğüm oldu. İspanyollar altını, gümüşü bu topraklarda çıkartıp, Avrupada işlemiş sonra tekrar buraya getirmişler. Şanları yürüsün diye..
Örneğin katetralde pek çok şey altın, gümüş veya gümüş üstüne altın kaplama, yakut, inci vs her türlü değerli taş var. Piskopozun ayinde giydiği kaftan 15 kg ve 2 kişi yardımı ile giydiriliyor. Belki de bu yüzden amcam omuzlarındaki gerçek sorumluluğun yükünü hissedememiş olabilir J
Santa Catalina Manastırı: Şehrin merkezinde yüksek duvarlarla çevrili kocaman bir alanı kaplıyor. Bugüne kadar hiç manastır gezmemiştim. Bu büyük hapishanenin içini görünce vay be altın kafes buymuş dedim! Aslında mütevazi bir yaşam ve ortam bekliyordum. Zaten manastır geliri çevre halkın bağışlarıyla olurmuş. Şimdi müze yaklaşık 20 TL karşılığı geziliyor ama vaktiyle sadece bağış varmış. Tarz olarak yalın denebilir. Ayrı ayrı odalar var, odalarda yatak, bazan piyano, masa sandalye ve dua odası gibi bir yer veya köşe var. Mutfak yine bu studyo tarzı yaşama eklenmiş. Ayrıca büyük mutfak, yemekhane ve banyo olarak havuzlu hamam tarzı bir yer de var. Az ama değerli eşyalar var diyebiliriz. Dantel çok kullanılmış bunun yanında özellikle dini figürlerde yine altın, gümüş görkemini sunmakta. Şehir içinde küçük şehir olmuş bu mekan özellikle dar sokakları, renkli boyaları ve binaları ile güzel düzenlenmiş avlu ve bahçeleriyle aslında sevimli bir yaşam alanı. Yalnız bir kere girince bir daha çıkma şansının olmadığını düşününce tabii tüm şirinliği kaçıyor.   

Rocoleta müzesi: Artık çok müze gezmiyorum sıkılıyorum ama bu müze değdi. İnka ve Amazonlar hakkında güzel bilgiler buldum ve gezmek hoşuma gitti. Fotoğraflarını görünce anlayacaksınız.

Yine bana ilginç gelen ve gezmekten zevk aldığım bir diğer müze Museo Santuarios Andinos—Juanita
Ama burada fotoğraf çekmeye izin yoktu o yüzden anlatmam lazım.
1995 yılında, 27 senelik araştırmanın sonucu, Ampato volkanının tepesinde 12-14 yaşlarında bir kıza ait ceset bulunuyor. Adı mumya ama kendisi aslında mumya değil. Biliyorsunuz mumya özel olarak yapılır bu ceset 6000 küsur yükseklikte kar ve buzun içinde şans eseri bozulmadan mumya gibi 500 küsur sene kalabilmiş. Şimdi de müzede aynı şartlarda korunmaya çalışılıyor. Omuzları, kolları, saçları, dişleri ve hatta yüzünde ki garip ifadesiyle sanki canlı gibi. Hikayesi ise şöyle; Volkan aktif hale geçince İnka’lar kurban sunma törenine başlamış. Aslında dağda 3 erkek 3 kız cesetine rastlanmış ama diğerleri mumya şeklinde değil, onlardan sadece mezardaki malzemeler elde kalmış. İsmini Juanita koydukları mumya ise buzun içinde derinlere kaydığı için bozulmadan korunabilmiş. Kurban olarak özellikle güzel olanlar seçilirmiş çünkü güzellik sağlığı simgeliyormuş. Bu kızcağızın üst düzey bir aileye ait olduğu sanılıyor. Tören volkanın tepesinde yapıldığı için de herkes oraya günlerce süren yolculukla varıyormuş. Dile kolay 6000 küsür rakımdan sözediyoruz. Önce darbeyle öldürülen kurbanlar içi özel döşenmiş kuyu şeklinde üstü açık mezarlara yerleştirilmiş. Burada altından heykelciklerde bulunmuş. Kimi güneşe, kimi aya kimi de volkana hitaben. Acıklı bir tören ilginç buluntular ve inanılmaz bir mumya..  

Colca Kanyonu:
100 km uzunluğu ve 3400 mt derinliği ile dünyanın en derin kanyonu olduğu ileri sürülüyor. Arequipa şehir merkezinden 6 saatlik otobüs yolculuğu ile varılıyor. Kanyonda birkaç günlük yürüyüş turları var. Zaten şehir Colca turları ile çalkalanıyor. Şansınız varsa Kondorları başınızın üstünde uçarken görmek mümkünmüş. Ben göremedim.

Arequipa hakkında birkaç not:
Pazar günü ülkede seçim var, renkli kıyafetleri ile gençler feneralayı gibi geçit yaptı. Danslı eğlenceli..ellerinde adaylarının bayrakları.
Seçim için adayların kullandıkları simgeler çok komik, elma, ağaç, yaprak, horoz, rakam vs aklınıza ne gelirse var. Şekillerin üstüne çarpıyı koyup tüm şehirleri afişlerle donatmışlar. Sanırım okuma yazma bilmeyen çok bu şekilde akılda kalıcı oluyor.

Burası volkanik bir bölge, aktif ve pasif pek çok volkanları var. “Misti” aktif olanlardan ve şehrin yanı başında görkemli bir şekilde durmakta.

Geleneksel müziklerini sorduğumda bana verilen liste: Arequipa da Yaravi, Puno da Hmayner, Lima da Vals, Trijullio da Marinera, ayrıca rock ve salsa genelde her yerde dinlenirmiş. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder