1 Ekim 2010 Cuma

Puno / PERU

PUNO
Titikaka’nın Peru kıyısındaki yerleşim yeri. Özelliği Titikaka adalarına yapılan turlar. Onun dışında kendine özgü pek bir şeyi yok. Ben tesadüfen festivale ve düğüne denkgeldim.

Festivalin ismi: Festivedad Virgen Maria de Candeleria. Meryem Ana’yla ilgili dini bir festival. Geçit törenleri ve sokaklarda gösteriler vardı. Sanırım bu konuyu anlatmak için fotoğraflar daha etkili olacak. Benim hoşuma giden kısmı rengarenk kıyafetleri ile dans eden gençlerdi. Birde meydanda kuaför dahil çeşit çeşit etkinlikler sergilendi..festivalle bağlantısını pek anlamadım!

Size esas düğünü anlatmam lazım. Aylak aylak yürüyordum birden bangır bangır ses duyunca yarı açık bahçe kapısından süzülüverdim. Bizdeki meydan düğünü.. kamyonetin üstüde org çalan orkestra, meydana sıralanmış yerel kıyafetli insanlar ve diğer uçta gelin-damat (yerel kıyafetiyle- gelinlik giymemiş)..Pistin ortasında karşılıklı durarak uzun bir sıra yapmışlar ve pek de anlamlı veya ritmik olmayan bir şekilde dans ediyorlar. Herkesin elinde bira şişesi.  Şişeler elden ele geziyor. Bizdeki gazoz misali ama tek farkı onlar bu şişedekiyle herşeyi kutsadılar. Önce damat çıktı 2 bardak dolusu birayı içmeden sanki dua okur gibi tuttu ve yere fırlatarak döktü. Sonra gelin benzer şeyi gelen hediyeleri kutsamak için yaptı. Hediye dediğim meydana dolaplar getirildi. Takı töreninde de elinde kasa kasa bira şişesi insanlar sıraya girdi.  Adamın biri sanırım bu kasaları kayda alıyordu. Arasıra geline başka hediyeler verip para takan da oldu ama benim anlamadığım en az 30 kasa bira ne olacak? Herhalde sonra bakkala geri satılıyordur J
Elimde fotoğraf makinesi ortada tek turist fazla dolaşmak istemedim ama keşke ispanyolca bilseydim de detayları sorup öğrenebilseydim. Dil konusuna böyle durumlarda çok bozuluyorum.

Yavari gemisi: Bu geminin özelliği İngiltere de yapılıp parçalar halinde Peru ya getirilmesi ve bu yolculuk 6 yılı bulmuş. 1862 yılında Titikaka da seferlerine başlayan gemiye şimdilerde bir İngiliz kadın sahip. Hem müze, hem otel diye kullanıyor. Gemi bundan sonraki ticari gelirlerini arttırmak üzere sürekli yenileniyor. Gemi olarak bir özelliği yok ama neden ustaları buraya getirmeden gemiyi 6 yıl karada eskitmişler bilemedim! 

Puno’da beni en cok sıkan şey sürekli herkesin kazıklama arayışında olması. Tamam çok ucuz bir ülke, fiyat kazık bile söylense yine de bize göre ucuz ama yine de insan sinir oluyor. Sürekli tetikte olma hissi yaratıyor. Fiyatlar tutturabildiğine değişiyor ama dediğim gibi yine de ucuz. Menüde bir kase çorba, pilav+et yanına salata 2 TL karşılığı bile değil 1.75’e geliyor. Kazık yemek isteyen daha şık bir lokantaya oturup 8-9 TL ye yiyip içebilir. Tek kişilik otel odası (yeni bina ve temizdi) 15TL kahvaltı dahil. Gerçi buradakilerin kahvaltı dediği ekmek, yağ, reçel ve kahve. Peynir yok zeytin yok en çok kahvaltılarımızı özledim. Gerçi eksradan kendim peynirimi, bulabilirsem tadı güzel zeytinimi alıyorum ama bu sefer demleme çay eksik J

Evet şimdi buraların esas ilginç kısmına geldik.
UROS ADASI—yüzen ada-yapma ada-suni ada-vs
Fotoğraflarda sazlıklar göreceksiniz, bunların kökleri yağmurlu mevsimde kopup su üstüne çıkıyormuş yerliler bunları topluyor, birbirlerine sabitleyip üstünü sazlarla kaplayarak adacıklar yapıyorlar ve bu adacıklar iplerle sabitleniyormuş yoksa yüzer gider, Bolivya kıyısına ulaşır dedi rehberimiz. İyi bakım yapılırsa 100 yıl kullanılabilirmiş. Yağmur ve güneşe göre bakım istiyormuş.
Böylece yapılmış 60 adacık var Uros adalar topluluğunda, bizim gittiğimiz adacıkta 30 kişi yaşıyordu. 5-6 ailelik bir grup, muhtemelen akrabalar.
Uroslar İnkaların işgaline kadar anakaradalarmış bundan 700 sene önce Inka’lar atağa geçip heryeri işgale başlayınca adacık yapıp gölün diğer ucuna kaçmaya başlamışlar. Daha sonrasında da anakaraya bir daha dönmemişler. Halen yaşamlarını burada eski geleneklerine göre sürdürüyorlar.
Aymara dilinde konuşuluyor. (Kami saraki: nasılsın, valiki: iyiyim.)
Ana geçim kaynakları balıkçılık. Mal değişimi usulü yaşıyorlarmuş. Yani anakarada balık vereyim buğday alayım misali. Çocuklar ilk okulu adada okuyor, 2 devlet, 1 özel okul varmış. (fotoğrafını göreceksiniz) Öğretmenler ana karadan gelip gidiyormuş hem ispanyolca hem aymara dilinde eğitim varmış.
Turizm önemli gelirlerinden biri daha doğrusu para getirisini sağladıkları tek şey. Parayı özellikle çocukların daha sonraki eğitimlerinde kullanıyorlarmış.
Evler tek oda, içinde yatak var o kadar. Mutfaklar konik şeklinde yapılmış, yazın dışarıdaki ocakları kışın da bu konik odacıkları mutfak alanı olarak kullanıyorlar. Aslında konik biçim yapıların orjinal haliymiş.
Ölülerini de ana karaya gömüyorlar.

Bu arada “Titi” puma demekmiş, “Kaka” gri ve taş anlamlarına geliyormuş (biri aymara dilinde öteki dilin ismini unuttum) yani gri puma veya taş puma gibi anlamlar oluşuyor.
Gölün haritası tersten pumaya benziyor. (bknz. Rehberin elindeki haritayı gösteren fotoğraf) İlginç olan 8288 m2 bir gölün uzaydan çıkarılan haritasında puma şekli görünüyor. Yani bu adamlar bunu nasıl bilip göle Titikaka ismini bilmem kaç sene önce vermişler?
Neyse, göldeki balıklar dogal sadece 2 cins balık Arjantin ve Kanada’dan getirilmiş.

Not: Sazların kökteki beyaz kısmına muz diyorlar ve yiyorlar. Şifalıymış ama alışık olmayanı tuvalete taşıtırmış. Ben bir parça alıp otelde denedim tadı yavan, ne iyi ne de yenmeyecek kadar kötü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder